15 Mart 2012 Perşembe



Bugün misafirperverliği dillere destan bir arkadaşımın evindeydik. Sizlerin; yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat dediğini duyar gibiyim. Aylin Hanım'ın hem göze hem de mideye  hitap eden o muhteşem sofrasının da fotoğrafını burada paylaşsaymışım çok iyi olurmuş ama sizlere bu işkenceyi yapmayacağım.
Gelelim günün sürprizine: Arkadaşım, sohbetin tam koyulaştığı esnada kızının eski kıyafetlerini getirmez mi. Ben bunları tamamen unutmuştum. Yıllar önce bu kıyafetleri Sevgili Zeynep için tasarlamış ve dikmiştim. Fuşya rengi olan bir yakınlarının düğünü içindi, diğer ikisi ise Zeynepciğin ilkokul mezuniyet töreni içindi. Annesi bu giysileri  hatıra olarak sakladığını, kimseye vermeye kıyamadığını söyledi. Bu benim için ne kadar mutluluk verici bir andı anlatamam. Üreten insan için eserinin saklanmaya değer bulunması çok ama çok önemli. Kullan at kültür değil midir bizi yıllardır eski değerlerimizden koparan.
Kıyafetler elbise kılıfında olduğu için biraz buruşmuştu, kusura bakmayın lütfen. Vakit olsaydı ütüler, daha iyi fotoğraflar çekebilirdik.


Narçiçeği rengindeki bu elbise yüzde yüz pamuklu kumaştan dikildi, aksesuar olarak yavruağzı bir etol ile birlikte kullanıldı.

Kremrengi takım ise üç parçadan oluşuyor. Pantolon, şifondan yapılmış sıfır yaka kravatlı bluzu ve uzun ceket. Bu takım da yüzde yüz doğal ketenden dikildi.



Bu şeker gibi takım kolsuz bir elbise ve ceketten oluşuyor.Elbisenin etek ucu ve ceketin yakasında el nakışı tekniğiyle yaptığım rokokolar var.





Vee Sevgili Zeynep'in özenle sakladığı üç kıyafeti... İnşallah bu kıyafetler daha sonraki kuşaklara da ulaşır ve üzerine sinen güzel hatıralar yıllar sonra da insanları gülümsetmeye devam eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder